Metafor / ” Sanatçının Saplantısı “
Sanat eylemini formüle etmeye çalışanlar, sanatçılar değildir.
Bilinenin ya da ön yargılarımızın aksine, sanatsal eylem manifesto barındırsa da, ön hazırlığı formüle edilmemiş bir sürece sahiptir.
Sanatın tarihi düşünüldüğünde, sanatsal idealizasyon kavramı da değişikliğe uğramış, sanatçıların bireysel üretimlerindeki sorumluluk alanı sadece kendilerine kalmıştır. Rönesans da dahil olmak üzere, “önceki sanat” olgusunda sanatçıların yaptıkları her şeyde bir betimleme söz konusu iken, günümüz sanatında durum farklılaşmıştır.
Kandinsky’nin tanımlamasına göre, iki kutuplu yeni sanat ( tam soyutlama / tam gerçekçilik ) döneminde dahi, nesnel gerçekçiliği, düşlerin dili ile kullanan sanatçılar olmuştur. Giorgio de Chirico bu anlamda önemli bir örnektir.
1920’lerde Kandisky ve Klee, Bauhaus’un akılcılık ve işlevsellik adına üsluptan kaçınan anlayışı ile göze çarparken, yine aynı yıllarda Otto Dix ve George Grosz , ” Büyülü gerçekçiler ” olarak ün yapıyordu.
Modern sanatın tarihine isim bırakmış çok sayıda sanatçı, ikinci dünya savaşı yıllarına ve Avant Garde’a kadar, nesnel gerçekçiliğin imgesel soyutlama ile kullanılmasındaki sınırlara ait farklı üslupları zorladılar. Sembolizm’de sanatçının kullandığı imgelerin simgeleri herkes tarafından anlaşılabilir görüntülerdi, buradaki dolaylı anlatım sanatçının felsefi çabasını öngörmeyen,alışılmış sembollerden oluşuyordu.
Sanatın, ele ve göze dayanan gücünün etkisini fark eden sanatçıların, bunu yeni bir dilde biçimlendirme arzuları pek çok yeni akım adlandırdı. Günümüz sanatında, nesnel gerçekliğin kurgulanmasında bilinen temsili sembol ya da simgelerin yerini, sanatçının kullandığı özel biçimsel metaforlar aldı. Bunun nedeni, sanatçının, dünyadaki savaş dahil tüm sosyal ve kültürel değişimlerin içinde biçim değiştiren sanata tanık olmasıdır diyebiliriz.
Metafora dayalı sembolik sahiplenme olgusunun, tek başına başarıya ulaşması olanaksızdır. Daha açmak gerekirse metafordan bahsedebilmek için felsefi zenginlikten de bahsetmek gerekir. Felsefe ya da diğer deyişle düşünce biliminin içinde gönüllü bir öğrenme sevdalısı olamayan sanatçı, içerik olarak cılız kalmaya mahkumdur. Burada bahsettiğim, eserin değil, sanatçının içeriğidir. Duygusal zekası güçlü ve kendini düşünsel bilime adamış bir profil, zamanla güzellik, akıl, dil,bilim,varlık,adalet, bilim gibi konularda kazandığı doygunluğu, sırıtmayan bir görsellikle biçimlendirebilir. Sürrealizmin günümüz denemelerinde, içeriği güçlendirilememiş, sembol yüklü, sözde metafor barındıran, tekniği belli beceriye sahip ancak bir anlamda kitch örneklerine de rastlamaktayız.
Gerçek anlamı betimleme çabasının yorgun düştüğü sanatın tarihi, gelecek nesillere sanatçının yakıştırdığı anlamın sembollerini çözme mirası bırakıyor. Kalıcılığı büyük ölçüde kayba uğramış günümüz sanatının, geleneksel ustalık ve çağdaş yorumla harmanlanmış işlerinin metafor yükü göründüğünden de ağır olabilir. Bugünün koşullarında metafor, sanatçının saplantısı olma durumunda onu besleyecek ve nesnel gerçekliği, bu ” aracı” ile yansıtma becerisini geliştirecektir.
Bir saplantı olarak , anlamından farklı bir biçime girmiş, gizlenmiş bir kavramın çarpıcı sunumu, akılcılık önünde insanı alaşağı edebilen güce sahiptir.
soner göksay / mindonart 2014
Got something to say? Go for it!