Portre sanatçısının boyadığı , suretin kalıcı sunumu değil , ruhun yansımasının keşfidir.
Bu yüzden portre sanatı , maskın öngördüğü tekil özdeşleşmeden öte çoğulluk , zenginlik içerir.
Portre sanatçısı resmin sürecinde modelin keşfinde yolculuk yapar. Buradaki özdeşleşme öylesine çoğuldur ki , sanatçısına acı çektirebilir.
Nihai durumda eseri bitirebilen sanatçı, bu yüzleşmenin bir izini somutlaştırmış ve rehabilite olmuş bir sonuç elde eder.
Kimlik çözümlenmiştir, ve bu , sanatçının özgün teknik ve yaklaşımı ile yeni bir görsel dil ile yapılmıştır.
Eserin bitiş hali de , sanatçının zamanla keşfedebileceği bir derinlik ile bezenmiştir.
İyi resmin en şaşırtıcı tarafı da bu ; onu yapan sanatçının , sonuca hakim olamamasıdır.
Ona durmasını söyleyen model midir ?
Şöyle düşünebiliriz ; farklı ifadeler içeren ruh’da , o modeli seçme nedenlerinden bir ya da birkaçına ait izlenim ve ipucu yakalaması “ona” daha çok yaklaşmasıdır.
Bu yakınlaşmanın delili ise elindeki eserde beliren surettir.
” İçtenlik ” burada başlar.
1862-1946 Resimler (Otoportreler) Fin’li Sanatçı Helene Scherfbeck’e aittir. Ruhu tanıyanın, onu farklı yorumlar ile resmetmesi , resmi içtenliğinden eksitmez.
kalfa / mindonart / 2019
Got something to say? Go for it!